Türkiye ilk kez sanayi devrinden
bu yana büyük bir fırsat yakaladı. Fırsatları Artırma ve Teknoloji İyileştirme
Hareketi ile ilkokuldan lise son sınıfa kadar tüm öğrenciler teknolojiyle buluşma fırsatı buldu. En ücra köylere
kadar teknoloji altyapısı götürüldü. Bir veya iki yıl içerisinde tüm öğrenciler
tabletle buluşacak. Bütün sınıflara etkileşimli tahta kurulacak. Şu anda
liselerin tamamına yakınında etkileşimli tahta aktif olarak kullanılıyor.
Öğretmenlerin bir kısmı ve eğitim ile ilgili yazan bir grup yazar “tahtaya
evet, tablete hayır diyorlar”. Tablete
karşı çıkış gerekçelerinin en başında, tabletin öğrencilerin elinde bir
oyuncağa dönüştüğü tezi yer alıyor. Eğitimcilerin bir kısmı da tabletin
öğrencinin okuma ve yazmaya negatif etki edeceğini söylüyorlar.
Doğrusunu söylemek gerekirse
normal tahta, etkileşimli tahta ve tabletin aynı anda kullanılması zaten pek de
mümkün görünmüyor. Zira tahta bir önceki eğitim felsefesinin bir ürünü. Etkileşimli
tahta standart eğitimin gelebileceği son noktaydı. Bunu bir aşama ileriye
götürmek mümkün değil, bu sistemin son
noktası da zaten burası. Bundan sonrada kullanabileceğimiz elimizdeki tek
teknolojik enstrüman olarak tablet kalıyor elimizde. Öğretmenlerin, tablete
yönelik materyal hazırlama ile ilgili altyapı eksiklikleri ve bakanlığın bu konuda
yeterince hazırlık yapmamış olması nedeniyle öğretmenler tableti etkin olarak
kullanamıyorlar (hatta bazılarının etkileşimli tahtayı yeterince kullandığını
söylemek bile mümkün değil). Oysa dünya da altyapısı Türkiye kadar müsait
olmayan pek çok ülkede öğretmenlerin tablete yönelik yüzlerce içerik hazırladıklarına
şahit oluyoruz. Sosyal medyanın yaygınlaşması ile birlikte bu içeriklere de
ülkemizden kolayca ulaşma imkânımız mevcut. Doğrusu bir öğretmen olarak bu içerikleri
gördükçe hayıflanmıyor değilim. Neden
biz de böylesi güzel içerikler hazırlayamıyoruz diye? Öğretmenlerin çeşitli
ders etkinliklerine yönelik olarak içerik hazırladıklarına şahit oluyoruz. Aynı
şekilde komple bir bütün halinde ders yönetim sistemi olarak hazırlanan ve pek çok
içeriğe de rastlamak mümkün. Nitekim üniversitelerimizde de içerik yönetim
sistemleri etkin olarak kullanılmaktadır ilkokul, ortaokul ve liselerde ders
yönetim sistemine yönelik içerik bulmak pek mümkün değil. Bakanlığın dyned
sistemi ile kısmen İngilizce dersine yönelik içerik hazırlanmış ve hizmet
sunmuş ve yine birkaç özel okulun bu konu ile ilgili çalışmaları dışında ders
yönetim sistemi kullanan okulumuz pek mevcut değil.
Yurt dışındaki
örneklerde ölçme değerlendirme sisteminin ders içerik yönetim sistemi ile
birlikte klasik ölçme ve değerlendirme sistemi yerine gittikçe ödev ve proje
bazlı ölçme değerlendirmeye doğru bir yönelim var. Hatta bunların içerisinde
adam asmaca, Kim 10 milyar ister’e kadar çeşitlenen çocuk oyunları ile akran değerlendirme
tarzı ölçme değerlendirmeler yapılırken biz halen ölçme değerlendirmede testi
aşamıyoruz. Teog sistemi ile Teog sınavlarının açık uçlu sorularla yapılması
için bakanlığın hazırlık yaptığı ile ilgi zaman zaman basında yazılar
görüyoruz. Fakat sınavlardan bu kadar şikâyet ederken eğitim teknolojisi
kullanımda (tabletin) sınavın önceliği
alınması bir paradoks olarak ortaya çıkıyor. Eğitim
teknolojisinde ders içeriği hazırlamak ve ders içerikleri etkinliklerinin aktif
olarak kullanılması, ölçme ve değerlendirmede daha büyük avantaj sağlarken
sınavla ilgili bize sunduğu çok fazla bir seçenek yok. Bakanlık yeniden yapılanırken
eğitim teknolojileri bölümünde ölçme değerlendirme biriminin ayrılarak bağımsız
bir genel müdürlük olarak kurulması çok büyük bir yanlışlıktır. Çünkü
seçtiğimiz model en nihayetinde bizim ölçme değerlendirme sistemini de
değiştirmemizi gerektiriyor. Eğitim teknolojilerinde içeriklerinin
değerlendirilmesi yoluyla ölçme değerlendirme yapmamız gerektiği aşikârdır. İçerikleri hazırlamakla görevli olan Genel
Müdürlük Yenilik ve Eğitim Teknolojileri iken Ölçme değerlendirmeyi ayrı bir
genel müdürlüğün yapması bir garabet olarak duruyor. Sistemin halen sınav
odaklı olarak tasarlandığını gösteriyor. Biz yirmi birinci yüzyılın kuşağını
yetiştirmek istiyorsak klasik ölçme değerlendirme yöntemi dışına çıkarak proje
ve fikir üreten öğrencilere ihtiyacımız var.
Klasik ölçme değerlendirme yöntemleri dünyada artık yavaş yavaş yerini
proje ve performans bazlı olarak değerlendirmelere terk ediyor. Öğrencinin bir
sınavdaki bir veya iki saatlik performansı yerine bir yıl içerisinde ortaya
koymuş olduğu bütün performans değerlendirmeye alınıyor.
Bu konunun bakanlıkça yeniden
gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum zira yakaladığımız bu fırsatı sadece
ölçme değerlendirmede kullanmak, kurduğumuz altyapıyı yanlış değerlendirmek
anlamına gelecektir.
Son yıllarda eğitim sistemimizle ilgili en çok
yakınılan konuların başında öğrencilerin az okudukları çok az proje ürettikleri
hususları başı çekmektedir. Şu an öğrenciler okuma ve proje üretmeye yönlendirilmiyor.
Öğrenciler bir veya iki saatlik performansa yönelik olarak kendilerini
yetiştiriyorlar. Her ne kadar müfredatımız öğrencilerin bütüncül olarak bütün
konuları işleme üzerine kurulu olmuş olsa da sınav sistemi nedeniyle öğrenciler
bir iki saatlik performansları ile değerlendirmek öğrencilerin ilgilerini bu
alana doğru yönlendiriyor. Son yıllarda yurt dışında yapılan çalışmalarda
öğrencilerin ölçme değerlendirme ile ilgili sınav başarısı değil yıl içerisinde
gösterdiği etkinlikler bilgisayar teknolojisi kullanılarak değerlendirmekte ve
çok başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Bilgisayar teknolojisi bize sınıfta
çokça yapmaya fırsat bulamadığımız tekrarları, öğrencinin yeniden tek tek soru
sormasını, kendisini eksik hisseden öğrencilerin eksiklerini tamamlamasını
mümkün kılmaktadır. Teknolojinin bize sunduğu fırsatlarla dersler görsel,
işitsel ve performansa bağlı olarak aktif olarak işlemek mümkün olmaktadır. İşin
içerisine oyunu da ekleyerek öğrencilerin sıkılmadan çok rahatlıkla ders
işleyebilmeleri ve bilgi birikimlerini artırabilmelerine fırsat sunulmaktadır.
Hazırlanan projeler performans ödevleri bilgisayar yardımıyla daha kolay bir
şekilde değerlendirebilmek de akran değerlendirmesine fırsat sunulmaktadır. Öğrencileri
birbirleri ile fikirlerini paylaşabilmelerine, eleştirel ve üretken bir düşünce
yapısına kavuşmalarına da imkân sağlamaktadır.
Tablete yönelik olarak getirilen eleştirilerin, sağlıklı ve bilimsel bir altyapısı olmadığı kanaatindeyim. Tablete karşı çıkışlar bilgi yetersizliğinden kaynaklanıyor. Yazının başında da belirttiğimiz üzere öğretmenlerin pek çoğu etkileşimli tahtaya bile içerik hazırlamazken, tablete içerik hazırlamalarını beklemek mümkün değildir.
Tablete yönelik olarak getirilen eleştirilerin, sağlıklı ve bilimsel bir altyapısı olmadığı kanaatindeyim. Tablete karşı çıkışlar bilgi yetersizliğinden kaynaklanıyor. Yazının başında da belirttiğimiz üzere öğretmenlerin pek çoğu etkileşimli tahtaya bile içerik hazırlamazken, tablete içerik hazırlamalarını beklemek mümkün değildir.
Tablet en nihayetinde bir eğitim
materyalidir. Esas olan içeriktir. Tablete karşı çıkanların ortaya koymuş
oldukları argümanları değerlendirecek olursak tabletin zararlı olarak
kullanıldığı ile ilgili pek çok şikayet var. Aynı gerekçeleri tebeşir ve cetvel
içinde de üretebiliriz. Tebeşiri yazı yazmak için kullandığımız gibi, birinin
kafasına fırlatmak için de kullanabiliriz. Cetveli de ölçme için
kullanabileceğimiz gibi bir şiddet aracı olarak da kullanabiliriz. Bu eğitim
araçlarının kötü kullanılma ihtimalleri bunların kullanılmasına engel değilse;
tabletin de kötü kullanımı veya olumsuz kullanılma ihtimalinin olduğu vb.
olumsuzluklardan yola çıkarak tablet kullanımına karşı çıkmak tebeşiri, cetveli
ve her türlü eğitim araç gerecini reddetmek anlamına gelir. Olumsuzluklardan
yola çıkarak olumlu bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Tabletin negatif ve eksi yönlerini çok abartılı
bir şekilde değerlendirerek artı yönlerini görmezden gelmek büyük bir
haksızlıktır tablet beraberinde getirmiş olduğu İnternet altyapısı ile birlikte
öğrencinin tam öğrenme modeline sunduğu imkânları göz önünde bulundurduğumuzda
bize devasa bir fırsatlar zinciri sunmaktadır. Yeter ki biz doğru düzgün ve güzel
olarak kullanmayı bilelim.
Bakanlığın
tablet ve tahtaya ayırmış olduğu zaman ve enerji kadar bunu kullanacak olan
öğretmenleri altyapı eksikliğini giderme için çaba sarf etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Çok zaman kaybetmeden de kendi ulusal ders yönetim sistemi geliştirme ile
ilgili çabaları da öncelik vermesi gerekiyor. Dünyada bir gün pek çok
üniversitenin öncülüğünde onlarca ders yönetim sistemi geliştirilmiştir ve
aktif olarak kullanılmaktadır.
Bir an önce
kafa karışıklığını önlemek için bakanlığın tahtadan vazgeçerek tablete öncelik
vermesi tabletten de özellikle içerik hazırlanması için teşviklerin getirilmesi
gerekiyor. Tabletler için içerik hazırlayan öğretmenlerin ödüllendirilmesi ve
içerik hazırlamaya teşvik edilmesinin öncelikle konuları arasında olması
gerektiğini düşünüyorum. Sistemi sınav odaklı olmaktan çıkartılarak etkinlik
bazlı değerlendirme ve proje üreten bir hale getirmemiz gerekiyor. Bunu
yapmadığımız takdirde bizim 21 inci yüzyılın kuşağını yetiştirmemiz mümkün
görünmüyor. Biz şu anda bunu yapabilecek her türlü teknik alt yapı ve donanıma
sahip bir ülkeyiz. Tek eksiğimiz insan
unsuru ve öğretmenlerin bir an önce eğitilmesi gerekiyor. Eba’nın bir an önce
elden geçirilmesi ve sadece birkaç dijital dokümanın yer aldığı doküman deposu
olmaktan öteye götürülerek öğrenci ve öğretmenin etkileşim içerisinde bulunduğu
bir portal haline getirilmesi gerekiyor. Eba bu haliyle bir öğretim portali
değildir. Zira bir içeriğin öğretim içeriği olabilmesi için mutlaka öğretmen ve
öğrenci arasındaki etkileşimi içermesi gerekir. Oysa eba öğretmen ve öğrenci
arasında bir etkileşimi esas almamaktadır. Öğretmenler ders materyali özellikle
de dijital materyal konusunda özendirilmelidir. Bu konuda yurt dışında yapılan
çalışmalar da göz önünde bulundurularak EBA bir doküman deposu olmaktan
çıkarılarak bir ders yönetim sistemine dönüştürülüp bir eğitim portali haline
getirilmelidir. Ölçme değerlendirmelerin bu portal üzerinden yapılması ve yapılan
değerlendirmelerin e-okul sistemine aktarılması sağlanmalıdır.
0 Yorumlar